Ruzmerre-i Kelamım

Yazmak iyidir.. İnsanın kendi ile konuşması, kendi ile tanışmasıdır.

Ben bir yazı yazdıktan hemen sonra onu okuduğumda, başkası yazmış hissine kapılırım. Ve her tekrar okuyuşumda aynı hissiyatı yaşarım. Bu yüzden yazmayı severim, çünkü her seferinde kendime bir adım daha yaklaşırım.

Zor olan başlamaktır yazıya benim gözümde. Tamam, kelamın özü bellidir fakat öyle lök diye koyulmaz ki ortaya. Bunun girişi var, efendime söyleyeyim, gelişmesi var, sonra hepsini toplayıp sonucu var… İşin kötüsü, anlatılmak istenen taa en sonda belirtilir, ama etkisi girişte ve gelişmede bildirilir. İstersen hayatın anlamını çözmüş ve yazacak ol, açıklama en sondadır ya, iyi hazırlayamazsan okuyucunu, sonucu en basit ithamıyla “tırttır”.

Velhasılı kelam, daha fazla nakşolmak içün yazılarımla, daha fazla yazmaya karar verdim (akıllı adamım vesselam). Dedim, her daim yazacak nitelikte konu bulamıyorum veya ilham gelmiyor bir şekilde, nasıl yaparım dedim, günlük tutayım madem diye geliverdi aklıma. İyi de oldu..

Nitekim bu bölümü günlük alakalı alakasız, şahs-ı ademim ile ilgili ilgisiz, genellikle fiziki yaşanmışlıklar haricinde aklımın metaforlarını delicesine saçmak için (entellikten bir hal oldum, of of) oluşturmuş bulunmaktayım.

İnsanlık için küçük, fakat benim için büyük bir adım.

Hayırlı olsun..

__________________________
+Benjamin!
Buyrunuz haşmetlimiz efendimiz!
+Angola reis-i cumhurunu çağır kurdelayı kessin.
Derhal sayın efendimiz!
+Konuklara da şampanya dağıt, bardakla uğraşma şişesiyle ver. Hiç bir masraftan kaçınılmasını istemiyorum.
Nasıl isterseniz saygıdeğer pek kıymetli efendimiz!
+Şimdi çekilebilirsin…
___________________________

Yorum bırakın